Bir adam geliyor sokak başından...
Saçları dağınık;
Üstü başı pırtık...
Elinde ufak bir mukavva parçası,
Üzerinde, birbirine alacalanmış iki renk...
Yaklaştıkça farkediyorum;
Yaşlı teni,
Yaşlı gözleri...
Farkettikçe anlıyorum;
Çektiklerini ve çekemediklerini...
Rakı beyazıma karışıyor hüzün;
İçerleniyorum...
İçime inat, bir kadeh daha dert içiyorum;
Genizimi yakarcasına...
Ardından ufak bi’ meze arıyorum;
Tatlandırsın diye kendimi...
Ama bulamıyorum;
Ne bi’ çatal peyniri,
Ne de bir tutam sevgiyi !