19 yy. Sonu 20 yy. Başı Modern Dansın Oluşumu

19. yy. Romantik dönem sonrası klasik bale temasal içeriğini kaybetmeye başlayıp, teknik özelliklerin vurgulandığı bir sanat dalı haline gelmişti. Yerçekimini kabul etmeyen, romantik, lirik ve peri masalını andıran haliyle modern dünya ve modern zamandan kopmuştu. Bütün bu sebeplerden dolayı, dansta yeni arayışlara gidilmiş ve yerle bağlantılı, daha gerçekçi, coşkulu ve duygusal, kalıplara bağlı kalmayan daha özgür bir tarz ortaya çıkmıştır. Modern dans!

Klasik baleyi modern dansa çeviren isimlerin başında, modern dansın ilk kuşak dansçılarından kabul edilen üç Amerikalı kadın dansçı gelmektedir. Bu isimler Loie Fuller, Isadora Duncan ve Ruth St. Denis’tir.

                                              
Isadora Duncan (1877-1927)

Isadora Duncan, doğadan oldukça etkilenmiştir. Danstaki hareketlerin doğadaki gibi akışkan ve yalın olması gerektiğini savunmuştur. Dans parçalarının konusunu “ruh” oluşturmuş, ruhtaki duyguların, ilhamın evrensel olduğunu savunmuştur. Tütü ve point ayakkabısı yerine Yunan tunikleri giyerek çıplak ayak dans etmiş ve Antik Yunan sanatı üzerine çalışmıştır.

Rusya’ya yerleştiği yıllarda Marche Slave (Slav Marşı) gibi sosyal protesto temalı eserler oluşturmuştur. Kadının geleneksel rollerden sıyrılması, cinsel özgürlüğünü kazanması ve kendini gerçekleştirmesi gerekliliği yönünde konuşmalar yapmış; işlerinde de bu görüşlerinden beslenmiştir. Bu nedenle de feminizmin sözcülerinden biri olarak değerlendirilmektedir.

19. yy. günlerinin bedeni sıkan bale giysilerini atarak hareketlerine özgürlük veren hafif ve dökümlü kumaşlardan giysilerle yalınayak bir orman perisi gibi dans etmiş; hareketleri özgür ve rahat kılmıştır. Duyarlı bir müzik eşliğinde dans ederken izleyicilere duygularını içtenlikle anlatmayı başarabilmiştir. Oysa o dönemde balerinler gövde hareketlerini engelleyen mekanik bacak ve kol hareketlerinden başkasına izin vermeyen sıkı korseler giymişlerdir. Romantik öykülerden yola çıkan bale müziği de özel olarak yalnızca bale için bestelenmiş müzikle sınırlandırılmıştır. Buna karşı Isadora Duncan, dansında Beethoven, Brahms ve Haydn gibi klasik müzik ustalarının daha derin içerikli senfonik müziklerini kullanmıştır.