Sivaslı Cuma


Rüyalarında gördüklerini heykelleştiren bir adam düşünün. Bunu yapmaya küçük yaşta başlasın. Ardından köyünde deli olarak anılmaya başlansın. Bi’ rüyasının ardından da köyünü terkedip Bodrum’a yerleşmekte karar kılsın. İşte bu Sivaslı Cuma’nın kısa yaşam öyküsü.


Gündoğan’dan Türkbükü’ne doğru giderken sağ tarafınızda bir heykel tarlası göreceksiniz. Tarlaya giriş, sağınızı ve solunuzu çevreleyen heykellerin arasından olacak. Korku filmlerini andıran bu esrarengiz yolun ardından, asıl yere, yani yüzlerce heykelin sıralı bir şekilde dizildiği tarlaya geleceksiniz. Tarlanın bir ucunda da ufak bi baraka göreceksiniz. İşte burası bütün bu sanat eselerinin yaratıcısı Cuma’nın yuvası.
Tarlada gezindikçe farkedeceksiniz. Heykellerin çoğunluğu kadın vücudunu andırmakta... Geri kalanlar ise adeta tarih öncesi çağdan kalan birer yaratık. Kimi insan ölçeğinde, kimileri minicik. Kimisi yanmış bi ağaç kütüğünden oyularak yapılmış, kimisi de pas tutmuş metal bir plakadan. Kısacası eline geçen her malzemeyi kullanmış heykeltraşımız...
Ne diyelim. Umarız ki rüyası tersine çıkmamış; memleketi Sivas’ta bulamadığı huzuru ve özgürlüğü Bodrum’da bulmuştur.